Durum Ciddi! Uzaklaşsak mı?
İstanbul özelinde konuşacak olursak bir diğer önemli konu da İstanbul'da yaşamanın maliyeti zaten fazlasıyla yüksekken buna bir de deprem kaygısının eklenmiş olması. Daha güvenli konutlara geçmek isteyenlerin taşınacak olması, binasını güçlendirmek isteyenlerin tadilat yaptıracak olması ya da kentsel dönüşüm kararı alanların evlerini yeniden inşa ettirecek olması gider hanesine ciddi bir yük ekleyecek. Bunların hepsi ciddi masraflar maalesef. Birçok kişi maddi yetersizlikler sebebiyle mevcut binalarında kalmayı sürdürerek hayatını hiçe sayacak. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi'nin tabanındayız adeta.
Sözüm işletmelere...
Uzaktan çalışma modeli hem iş hem de yaşam kalitesini arttıran bir durum kesinlikle. Özellikle kalabalık şehirlerde işe gitme-eve dönme süresi zaman ve enerji açısından gereksiz ve ciddi bir kayıp yaşanmasına neden oluyor. Ofis ortamında çalışmak yine odaklanmayı etkileyen olumsuz bir unsur. Ayrıca çay/kahve/yemek molaları, sohbet vs derken mesai içinde bölünmeleri de beraberinde getiriyor. Birçok yönetici durum böyleyken hala daha ofisten çalışmayı savunuyor. İletişim çağında ofiste, bir arada çalışmaya gerçekten ihtiyaç var mı sahi? Ayrıca hepimizin diline pelesenk olmuş meşhur "sürdürülebilirlik" kavramı ile markalar kaynak kullanımına yönelik duyarlı bir imaj çizme yarışına girmişken yine aynı markaların çalışanlarını her gün ofise gelmeye zorlaması ve trafikteki araç yığınının yarattığı hava kirliliğinin baş kahramanı olmaları nasıl bir tezat sizce? Neresinden bakarsak bakalım ofisten çalışma şartı gereksiz.
Peki çalışanlarınızı ne kadar daha İstanbul'da tutmayı düşünüyorsunuz? Ya da bu konuyu düşünmeye başladınız mı? Olası bir deprem senaryosu için eylem planınız ne, ne gibi hazırlıklar yaptınız ya da yapmaktasınız? Fiziksel çalışma çok mu elzem? Ofisten çalışmanın opsiyonel tutulması bu kadar mı imkansız? Uzaktan çalışmaya geçildiğinde ıslak imzanın alternatifi ne olabilir? Aklıma ilk etapta gelen sorular mesela. İç müşterileriniz olan çalışanlarınızın mutluluğunu sağladığınızda işletmenizin hedeflerine ulaşmasında başarıyı beraberinde getireceğini unutmayın ve lütfen çok geç olmadan bir şey yapın! https://hbrturkiye.com/blog/calismaya-engel-mi-mesafeler
Ayrıca İstanbul barajlarında kalan su da gösteriyor ki İstanbul'daki kalabalığın bir an önce azalması gerekiyor. Bunun için de işletmeler başta uzaktan çalışmayı benimsemeli ve sonraki aşamada ise merkezlerini başka şehirlere taşımalı. Ancak bu şekilde tersine göç mümkün olabilir.
Lütfen normalleşmeyelim, unutmayalım ve unutturmayalım artık. Evet bu kaygı ile yaşamak çok zor ancak çok geç olmadan dönüşebilmemiz için bu kaygıyı canlı tutmak zorundayız. Çünkü depremden kaçış yok! Depremin şakası da yok!
Bazılarımız bu haberlerle tetikleniyor biliyorum, bazılarımızsa kurbanlık koyun gibi öylece teslim olmuş depremin zamanını beklemekte...
AFAD deprem sonrası için hazırlıklara başlamış, duymuşsunuzdur. Ancak depremin saati yok biliyorsunuz ki ve bu deprem mesai saatleri içinde de olabilir. Hadi uzaktan çalışmayı bir türlü benimsemedeniz ve onca çalışanınızı bu kentte yaşamaya mahkum ettiniz. Peki işverenler olarak firmaca aldığınız tedbirler neler? Deprem öncesi/anı/sonrası için bir planınız var mı mesela? Oluşabilecek maddi/manevi krizi çözmek için de bir şeyler düşünmekle kalmayıp uygulamaya geçmeyi düşündünüz mü?
Durumun ciddiyetini kabul etmek zor olmalı ki hala yerlerimizde sayıyoruz! Bu şehirde açlık pahasına yaşamayı göze alan insanlara bir de "ölürsek şanslıyız" dedirtmeyin ve sözüm ona "biz bir aileyiz!" dediğiniz çalışanlarınızın daha iyi şartlarda ve daha güvenli koşullarda yaşamaları için harekete geçin; onlara gerçekten değer verdiğinizi gösterin artık. Zaman daraldı!
Benimki sadece kuyuya küçük bir taş atmak, biliyorum. Ama kayıtsız kalmak da olmazdı. Umarım iyi bir şeye vesile olur artık... Zira geliyor gelmekte olan!
Yorumlar
Yorum Gönder